Bölüm 2

Trafikte Adap

Ders Güncellemesi 15.08.23

Trafikte Adabın Temel Kavramları
B. TRAFİKTE ADABIN TEMEL KAVRAMLARI
1. Trafikte Saygı
a)Saygı

“Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram.” anlamlarını ifade eder. Ayrıca saygı, “Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu.”
Saygı, muhatabı dinlemek, kabullenmek ve onun düşüncelerinin değerli olduğunu, dikkate alınması gerektiğini ona hissettirmektir.
Karşınızdaki insanı incitmeden ve kırmadan ona yaklaşmaktır. Kısaca muhatabı olduğu gibi kabullenmektir. Başkalarını rahatsız etmekten çekinmek, insanlara karşı dikkatli, ölçülü, özenli davranmaktır. İnsanı insan olarak görüp ona ön yargısız yaklaşarak kabullenmektir.

b) Saygının Temel Dayanakları ve Kazanımları

Saygı ve bunun sonucu olan sevgi toplumun temel dayanaklarıdır. Kişiler birbirlerine ne oranda saygı gösterirlerse toplumun huzur ve düzeni o denli iyi olur. Saygı ve sevgi anlayışı ön plana çıkarıldığı zaman toplumda huzur ve barış sağlanır. İnsanlar birbirlerinin haklarına saygı duyarak bu hakları gözetir. İnsanlar uyum içerisinde yaşayarak birlikte yaşamaktan zevk alırlar. Toplumun gelişmesini ve ilerlemesini sağlarlar. Büyüklerle küçükler arasında sağlam köprüler kurulur.

Aile bireyleri birbirlerini daha iyi anlayarak aile bağlarının pekişmesine sebep olur. Kısaca saygı gösteren saygı bulur. Bu durumun trafiğe yansıması da haliyle olumlu olur. Böylece kişiler hak ve hürriyet sınırları içerisinde birbirlerine saygı göstererek trafikte olumsuzlukların yaşanmasını engellemiş olurlar. “Saygı düzenin anahtarıdır.” Her şey incelikten kırılır, insan ise kabalıktan kırılır.” sözleri size neyi hatırlatıyor? Tartışınız.

c) Nezaket ve Saygı Arasındaki İlişki

Günlük hayatımızda trafikte geçirdiğimiz zaman azımsanmayacak kadar fazladır. Bu yüzden trafikte insani değerlerimizi korumamız gerekir. Bu değerlerden birisi de insanların trafikte birbirlerine nazik ve saygılı olmasıdır. Bu, trafik kurallarına uyulması kadar önemlidir. Beşeri ve insani ilişkilerin yürütülmesinde en önemli faktör saygı ve hoşgörü davranışının sergilenmesidir.

Nezaket ve sorumluluk sahibi insanların bu davranış ve yaklaşımları sonucunda trafik daha çekilebilir bir halde seyredebilecektir.

Hayatımızı nezaket kuralları içerisinde geçirirsek karşımızdaki muhatabımızdan saygı ve itibar görürüz. Trafikte nazik ve kibar davranış gergin ortamları yumuşatarak insanları nazik davranmaya sevk edecektir.

ç) Trafikte Saygının ve Nezaketin Önemi

Araç kullanırken trafik kurallarına uymak insani bir görevdir. Çünkü trafikte yalnız değiliz. Bizimle birlikte birçok insan trafikte seyretmektedir. Bunlar yaya, yolcu ve sürücü olabilirler. Kurallara uymamak üzücü ve kötü sonuçlar doğurabilir. Trafikte yapılan hatalardan sadece biz değil, sevdiklerimiz, yakınlarımız, tanıdıklarımız ve diğer insanlar da zarar görüp etkilenebilmektedir.

Öyleyse trafikte öncelikle kurallara uyarak araç kullanmamız durumunda kendimize saygı göstermişiz demektir. Kendisine saygılı olan başkalarına da saygılı olacaktır. Bu şekilde karşılıklı saygı ve anlayış sonunda muhtemel olumsuzlukların önüne de geçmiş olacağız demektir.

Yaşanan trafik kazalarının büyük bir çoğunluğu insan hatasından kaynaklanmaktadır. Bu hataların en aza indirilmesi kazalarında azalacağı anlamına gelmektedir. Hayatın her safhasında olduğu gibi trafikte de birbirimize göstereceğimiz anlayış ve saygı bizi trafikte hem stresten uzak bir insan haline getirir hem de başkalarının haklarına zarar vermemiş oluruz. Ayrıca trafikte başkalarına göstereceğimiz saygı geleceğin sürücüleri olacak yanımızdaki çocuklarımıza da iyi bir örnek olacaktır.

2. Trafikte Yardımlaşma ve Birbirini Uyarma
a) Yardımlaşma

Yardımlaşma, “birlikte çalışmak, tek başımıza yapamayacağımız şeyleri yeteneklerimizi ve enerjimizi başkalarıyla birleştirmek, başkalarının bilgi ve yeteneğinden faydalanmak” anlamlarına gelmektedir. Yardımlaşma günlük hayatımızın vazgeçilmezleri arasında olup millet olarak genlerimize işlemiş bir olgudur. Bu olgu her yerde kendini hissettirmektedir. İyilik yapmak ve yardımsever bir millet olma özelliğimiz bir meziyet olup insanlığımızın gereğidir.

b) Trafikte Yardımlaşmanın Önemi

İnsani meziyetlerimizi trafikte göstermek zorundayız. Çünkü trafikte bazen ufak yardımlaşmalar bile hayati önem arz edebilmektedir. Sürücülerin hatalarını uygun bir dille söylemek tamiri imkânsız yanlışları da önleyebilir.

Günümüzde iş stresi ile trafik yoğunluğunun stresi birleştiğinde insanlar gergin hissedebilir. Bu gerginlikle birlikte trafikte kırıp dökmek daha kolay hale gelebilecektir. Onun için karşıdaki muhatabı anlayışla karşılayarak ufak tefek hataları görmezden gelmek birçok olumsuzluğu engelleyebilecektir. Yoğun trafikte tali yoldan ana yola girmek isteyen bir sürücüyü bekleyerek yol vermek sadece bizim birkaç saniyemizi alacaktır. Ancak bu davranışımızla o sürücüye bir jest yaparak yardımlaşma duygusunu geliştirmiş olacağız.

c) Trafik Kazası Geçirenlere Yardım

Araç sürmek riskli bir iş olup her an kaza yapma ihtimali bulunmaktadır. Kaza yapan insanlara yardım etmek ve onların sıkıntılarına ortak olmak insani bir duygu olup bu duygunun yaygınlaştırılması gerekmektedir. Kazada öncelikli olarak tehlikeli yerler belirlenmeli ve güvenli bir alan oluşturulmalıdır. Olası başka kazaları engellemek için kaza yerinin diğer sürücülerin görebileceği şekilde işaretlenmesi gerekir. Öncelikle aracın motoru durdurulmalıdır.

Çevrede zehirlenme ya da patlama olmaması için varsa gaz tüpleri kapatılmalı ve kıvılcıma neden olabilecek ışık araçları ve cihazları kullanılmamalıdır. Yaralı olanlara müdahale edilmelidir. Çevredeki kişileri organize ederek yaralılara yardımcı olmaları sağlanmalı, sağlık görevlisinin talimatlarına uyulmalı, en yakın sağlık kuruluşuna, polise ve yangın söz konusuysa itfaiyeye haber verilmeli, meraklı kişilerin hastaların etrafında toplanması önlenmeli, yaralı kişinin ilk olarak bilinç ve solunum gibi hayati fonksiyonları kontrol edilmeli, bilinci açık olan kişileri sakinleştirip, korkup panik yapmamaları sağlanmalı, kanama, kırık veya çıkık varsa hastaya yerinde müdahale edilmeli, olay yeri güvenliyse yaralıya, olay yerinde müdahale edilmeli, kanama varsa, kanama durdurulmalı, yaralının şikâyetlerine kulak vermeli ve onlarla sakin bir şekilde konuşulmalı, birden fazla kazazede varsa, durumu ağır olanlar için belli bir öncelik sırası belirlenmeli, ilk yardımı yapan kişi, kan, salya gibi vücut sıvılarıyla temas etmemeli, hastanın vücut ısısını koruyacak önlemler alarak, hastanın şoka girmesi önlenmelidir.

ç) Trafikte Birbirini Nezaket Çerçevesinde Uyarma

Trafik kurallarının uygulanması amacı ile sürücülerin birbirlerini uyarmaları trafiğin seyri açısından çok önemlidir. Ancak uyarı, kırıp dökmeden, birilerini incitmeden yapılmalıdır. İnsanlara hataları uygun ifadelerle söylendiği zaman o insan kırılma yerine aksine memnun kalacak ve hatasını düzeltecektir.

Kurallara uymada birbirimizi uyarmamız ne kadar önemli ise kuralları çiğnemede de birbirimizi ikaz etmemiz o kadar tehlikeli ve etik olmayan bir davranıştır. Karşıdan gelen araçlara ileride polis ekibinin olduğunu bildirmek gibi.Kişiler yalnız kalmamak için kendi yaptıkları ya da yapmaya meyilli oldukları hata ve kusurlara ortak bulmak amacı ile başkalarına genelde yardımcı olurlar.

Yol için belirlenen hız limitini aşarak seyreden sürücülere ileride radarın olduğunu hatırlatmak için uyarılar gönderilmesi başlangıçta yardım gibi görünse de bu bölgeyi geçtikten sonra tekrar hız limitlerini aşarak yoluna devam edenler ummadıkları bir zaman ve yerde kaza tehlikesi ile karşı karşıya gelebilirler. Bu tür dayanışmanın temelinde yeteri kadar sorumluluk duygusunun olmadığı aşikârdır.

3. Trafikte Tolerans (Hoşgörü/Tahammül)
a) Tolerans

Karşımızdaki insanın yaşayışına, fikirlerine ön yargısız bakarak bunları saygı ile karşılayıp anlayış göstermeye tolerans denir. İnsanları anlamak güler yüzlü olmak da toleransın başka bir ifadesidir.

Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha ve tolerans göstermektir. Hoşgörü ve tahammül, insanlığın doğasında var olan ama çoğunun zaman zaman gösteremediği ya da yitirdiği bir duygu.

Tolerans günlük hayatımızın vazgeçilmezleri arasında olup insanları birbirine kenetleyen en önemli duyguların başında gelmektedir. İnsanlar yaratılış itibarı ile hata yapmaya meyilli varlıklardır. Yapılan hataları fark edip vazgeçmek erdem olup bu hatanın diğer insanlar tarafından anlayışla karşılanması o kişinin hem hatalarından vazgeçmesine hem de aradaki muhabbet ve samimiyet bağlarının kuvvetlenmesine sebep olacaktır. İnsanların tahammül sınırlarını zorlayan bazı davranışlar vardır ki bu davranışlara hoşgörü ile bakmak, bardağın dolu tarafını görmek gerginlikleri yumuşatmak anlamına gelmektedir. Bu durumun trafiğe yansıması ise fazlasıyla olumlu sonuçlar doğurabilecektir.

b) Trafikte Doğru Tolerans Gösterme

Trafik güvenliğini tehlikeye düşüren kusurlar dikkat, nezaket ve toleransla ortadan kalkabilecektir. Trafik güvenliğini tehlikeye düşüren kusurlar dikkat, nezaket ve toleransla ortadan kalkabilecektir. Ötekileştirmek her zaman kolay olup empati kurarak kazanmaya çalışmak bir erdemdir. Bu ön plana çıkarıldığı zaman biz kazanmış oluruz. Önemli olan Mevlana’nın dediği gibi hareket edebilmektir. “Olumsuzlukları hoş görmek ne iyidir. Zira bütün ırmaklara su veren deniz bile her çöpü başının üstünde taşır ama deniz bu kereminden dolayı eksilmez.

Zaten sevgi ve hoşgörü insanlıktır. İnsanın kalbinde saklı öyle şeyler vardır ki verdikçe çoğalır. Bu hazinelerin başında sevgi gelir. İşte bir dostun bir dosta verebileceği hediyelerden bazıları şunlardır ki: gönlü rahatlatacak bir tebessüm, kalbe kuvvet verebilecek bir tatlı söz, morali düzeltecek bir takdir, neşesini yerine getirecek bir şaka, kızgınlığını söndürecek bir hoşgörü, hoşa gidecek bir güzel davranış, Allah’ın rahmetini çekecek bir hayır duâ!” Bu düsturların birkaçı bile işleri ciddi bir şekilde düzene sokacaktır. Yeter ki birbirimizi anlayarak davranışlarımızı hoşgörü ile karşılayabilelim.

4. Trafikte Sabır
a) Sabır

Sabır lügatte acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanma, başa gelen bela ve musibetlere dayanma, nefsi kötülüklerden uzaklaştırmaya çalışma gibi manalara gelir. Sabır, karşılaştığımız olumsuz koşullara dayanabilme, kendini frenleme, olumsuz düşüncelere kapılmama, yaşanan olumsuzluklara tahammül etme anlamlarına da gelmektedir.

b) Trafikte Sabrın Önemi

Sabır bizim kültürümüzde değerli bir meziyettir. Günümüz dünyasında yaşadığımız olayların birçoğu bizim kontrolümüz dışında gelişmektedir. Bu anlamda birçok unsur hayatımızı yönlendirebilir. Bu olumsuzlukları bertaraf etmenin tek yolu gördüğümüz ve yaşadığımız menfi davranışlara karşı sabır silahımızı kullanmaktır. Sabır insana bahşedilmiş erdemlerden birisidir. Anadolu kültüründe sabır, insanın kendini tanıması, hırslarından arınması, nefsini terbiye etmesi anlamına gelir. Sabırsızlık ruh zayıflığından kaynaklanmaktadır. Trafik, hayatımızın bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır. Trafikten kaçmak veya onu umursamamak mümkün olmadığı için trafikte yaşadığımız olumsuzlukları sabırla hafifletme imkânımız bulunmaktadır. Sabretmek ve anlayış göstermek hem trafiği katlanabilir hale getirir hem de bizim yıpranmamızı engeller.

Günümüzde trafik, işin içinden çıkılmaz hale gelmiştir. İnsanların birçoğu zamanının bir kısmını trafikte harcamak zorundadır. Trafikteki karmaşanın sıkıntı ve stresinden kurtulmanın yolu sabırlı olmaktır. Hız kurallarına uymadan araç kullanmanın insana birkaç dakika kazandırabileceği ama çok şey kaybettireceğini de akıldan çıkarmamak gerekir.“Yalnız basit şeyleri tam ve mükemmel yapmaya sabırları olan insanlar, güç şeyleri kolaylıkla öğrenme becerisini kazanabilirler.” (Friedrich Schiller) Gücünü sabrından alan kişiler hep kazanan kişilerdir. “Sabrınız gücünüzden daha çok şey başarır.” (Edmund Burke) ifadesi ile bu duruma işaret edilmiştir. Sabır, zorluklara karşı bir direnç, sıkıntılarda metanetini yitirmeme duygusudur. Sabır insanın öfkesine engel olan bir zırh gibidir. Bu zırhı giyen kimse trafikte sakin davranmasını da becerebilmektedir. Bu durumda da olabilecek birçok kaza ve tehlikenin önü kesilmiş olacaktır.

c) Sabrın Kazanımları

“Sabreden derviş muradına ermiş.” atasözü sabırlı olan kişilerin başaracaklarını ortaya koymaktadır. Çünkü başarının sihirli anahtarı sabretmekten geçer. Sabır sayesinde insanlar kurtuluşa erebilirler. Zorluk ve meşakkatlere dayanıp sabretmenin sonunda insan dayanma gücü kazanır. Sabır, insanı pek çok yönden geliştirerek melekelerini zenginleştirir. Sabır, ince düşünebilmeyi ve incelikleri görebilmeyi sağlar.

Sabır, iyilik yapabilmeyi sağlar. Adil davranabilmeyi sağlar. Sabrın sonucunda insan neşe ve huzur içinde olur. Trafikte sabır başkalarının haklarına saygı gösterip onların haklarını koruyarak trafiğin normal seyrinde akışını sağlar.

ç) Sabırsızlığın Sonuçları

Trafikte sabırsız ve aceleci davranmak ömür boyu vicdan azabı çekmemize sebep olabilir. Belki de hayatımızın sonlanması ile neticelenebilir. Bir dakikalık sabır ise telafisi güç olan felaketleri engellememizi sağlayabilir. “Sabrın sonu selamettir.” vecizesi bunu en iyi şekilde ifade etmektedir. Yüce Peygamberimiz sabırla düşmanlarının eziyet ve işkencelerine katlanarak zafere ulaşmıştır. Eyüp aleyhisselam sabırla hastalıklarından kurtulmuştur. Ferhat sabırla dağları delmiştir. Fıtratında var olan aceleciliği yenen insan başarıya ulaşmasını bilmiştir. “ Sabreden zafere ulaşır.” düsturu bunu en güzel şekilde özetlemektedir.

5. Trafikte Sorumluluk
a) Sorumluluk

Sorumluluk diğer bir ifadeyle mesuliyet, kişinin yükümlülüklerini bilmesi, kendine ve başkalarına karşı yerine getirmesi gerekenleri zamanında yerine getirmesi demektir. Sorumluluk, insanın özgürce yaptığı eylemlerin sonuçlarını üstlenmesidir.

Sorumluluk, davranış biçimlerinin en önemlilerinden biridir. Sorumluluk sahibi kişiler üzerlerine düşen görevleri zamanında ve istenilen şekilde istenilen biçimde yerine getirmek zorundadır. Sorumluluğu ile ilgili alanlarda inisiyatifini kullanarak yapması gerekenleri zamanında ve aksatmadan yapar. Sorumluluğunu bilmeyen kişiler başkalarının güdümünde hareket eden insan tipidir. Sorumluluk sahibi kişiler aynı zamanda duyarlılık sahibidirler. Çünkü kendine, ailesine, çevresine, yaşadığı topluma, başka insanlara, doğaya kısaca her şeye karşı bir sorumluluğunun olduğunu bilerek hareket eder. Bu yüzden her yerde olduğu gibi trafikte de kendine düşen görevlerin olduğu bilinci içerisinde hareket eder.

Sorumluluk sahibi bir sürücü her şeyden önce trafikte üzerine düşen görevi yerine getirmediği taktirde yaşanacak olumsuzluklarda kendi payının da olduğunu düşünerek kendini sorguya çeker. Bu erdemli davranış sayesinde herkes sorumluluğunu bilerek hareket etmiş olur. Haliyle olumsuzluklar minimum seviyeye inmiş olur.

Toplum hayatında yaşamanın belli kuralları vardır. Bu kurallara uymamak toplumda kaosa yol açar. Toplum hayatını etkileyen faktörlerden birisi de trafiktir. Trafiğin düzenli halde olmaması, toplumda yaşayan insanların trafik düzeninden de sorumlu olmaları sebebiyle davranışlarını bu duruma göre ayarlamaları gerekmektedir. Trafikteki kazaların büyük bir çoğunluğunun sürücü hatalarından kaynaklandığı dikkate alındığında sorumlu davranışın önemi daha da belirgin hale gelecektir.

Trafik kuralları insanların can ve mal güvenliğini korumak ve olumsuzlukları yaşamamak için konulmuştur. Trafikte sorumluluğunu bilerek hareket etmek ve trafik kurallarına uyarak araç kullanmak insan hayatı için çok değerlidir. Bu durumun aynı zamanda bir insanlık görevi olduğu unutulmamalıdır. Trafiğin seyri içerisinde hem yaya, hem de araç içinde bulunan sürücü ve yolcular, birbirlerine karşı saygılı davranmalı ve sorumluluğunun bilinci içerisinde hareket etmelidir. Sürücülerin dinlenmiş ve sakin bir şekilde trafiğe çıkmaları çok önemli olup güvenli bir sürüş hem sürücü hem de trafikte bulunan diğer kişiler için hayati öneme sahiptir.

b) Trafikte Sorumlu Davranmanın Kazanımları

Sorumlu davranmanın birçok kazanımını saymak mümkündür. Öncelikle insanın kendi sorumluluğunun bilincinde olması durumunda kendisi ve çevresi bu durumdan olumlu bir şekilde etkilenecektir. Toplumda saygın bir konuma gelerek sevilen ve sayılan bir insan olacaktır. Trafikte sorumlu davranmamız durumunda ise sayılamayacak kadar faydalar sağlamış olacağız. Öncelikle kişi rahat bir sürüş gerçekleştirmiş olur. Böylece kendisini ve diğer sürücüleri riske sokmaz, herhangi bir tehlikeye atmaz.

Sorumlu davranan sürücü olabilecek kazaları önler. Böylece can ve mal kaybını engeller, Ülke ekonomisini zarara sokmaz. Olabilecek muhtemel tartışma ve kavgaları engellemiş olur. Topluma, çevreye ve kendine karşı görevini yerine getirmiş olur. Muhtemel tehlikeleri engelleyerek insanların mutluluklarına katkıda bulunur.

c) Trafikte Sorumsuz Davranmanın Sonuçları

Trafikte yol kullanıcılarının birbirlerine karşı kaba ve saldırgan davranışları trafiği olumsuz etkilediği için bu tür tutum ve davranışlardan kaçınılmalı, bencil davranışlardan uzak durulmalıdır. Tedbirsiz, saygısız ve sorumsuz bir şekilde araç kullanan sürücüler kara yollarında birçok olumsuzluğu tetiklediği gibi kişilere zarar verecek şekilde yol kenarındaki su birikintilerine hızlı girip yayaları ıslatarak sorumluluk sahibi bir vatandaş ve sürücü olmadığını göstermektedirler. Trafiği tehlikeye sokarak can ve mal kaybına sebep olur. Ülke ekonomisine zarar verir. Birçok insanın yaralanmasına ve sakat kalmasına böylece insanların mutsuz olmalarına sebep olur. Trafikte sorumlu davran, beladan kurtul, kazançlı çık. Trafikte sorumlu davranmak size ne kazandırır? Tartışınız.

ç) Trafikteki Diğer Kullanıcılara Karşı Sorumluluklar
->Uykusuzluk ve Yorgunluk

Normal hava ve yol koşullarında bir saat süren bir araba yolculuğunda yol çizgisi ve trafik levhalarının takibi, arkadan gelen trafiğin kontrolü, aracın kumanda kollarının ve pedallarının kullanımı sürücüyü zihnen ve bedenen yormaktadır. Bu nedenle yolculukta bir müddet sonra sürücünün dikkati ve konsantrasyonu dağılır ve üzerine yorgunluk çöker. Buna rağmen araç kullanmaya bilinçli veya bilinçsiz olarak devam ederse yol çizgisini, trafik levhalarını takipte ve arkadan gelen trafiğin kontrolünde zorlanacak ya da kontrol edemeyerek trafik kazası olmasına sebep olacaktır. Bu olumsuzlukların olabileceğine dair en önemli uyarı belirtileri;
  Sık sık esneme
  Kısıtlı algılama
  Aniden ürkme
  Geciken reaksiyonlar
  Yeni geçtiği yoldaki gördüklerini hatırlamama
  Dönmesi gereken kavşaktan bilmesine rağmen dönmeme
  Gözlerin yanması
  Göz kapaklarının ağırlaşması
  Üşüme gibi durumlar ortaya çıktığında sürüş yeteneği önemli ölçüde azalacaktır. Bu durum sürücünün konsantrasyonunu azaltır, sürüş hatalarını çoğaltır ve anlık uykuya dalma tehlikesini artırır.

Yolculukta yukarıdaki uyarıları yaşayan sorumluluk sahibi duyarlı sürücünün aracını park ederek yeteri kadar mola vermesi, hareket etmesi ve temiz hava alarak tekrar sürüş yeteneğini kazanması gerekir.

-> Dikkat Dağınıklığı

Dışarıdan bakıldığında sürücülük, kolay ve sıradan bir iş gibi gözükmektedir. Bazı sürücüler araçta bulunanlarla hararetli konuşma ve tartışmalar yapar, müziğin sesini dışarıdan gelecek uyarıları duyamayacak şekilde sonuna kadar açar, aracın arka koltuğundaki bir şeyi almaya kalkar, cep telefonu ile konuşur veya gelen mesajlarını okumaya çalışır.

Ancak bu hareketleri yapan sürücünün dikkat dağınıklığından dolayı algılama kanalları tam olarak hazır olmaz, karşılaştığı bir olaya tepki gösterme yeteneği önemli ölçüde azalır ve kaza yapma tehlikesi artar. Araç kullanırken:   Heyecanlı tartışmalar yapılmamalıdır.
  İçinizdeki trafik canavarının uyanmasına izin verilmemelidir.
  Araç hareket etmeden önce emniyet kemeri takmalı ve aynalar kontrol edilmelidir.
  Haritalar sürüş sırasında incelenmemelidir.
  Araçta gürültülü müzik dinlenmemelidir.
  Sürüş sırasında sigara içilmemelidir.
  Sürüş sırasında telefon kullanılarak dikkat dağıtılmamalıdır.

  Alkol

Vücuttaki alkol, üç aşamada metabolize edilir.

  Emilme aşaması:

Alkol, mide ve ince bağırsak üzerinden kana karışır. Burada, alkol yoğunluğunun ve ısısının yanı sıra midenin doluluk durumu da önemli rol oynar. (Boş mide ile alkol içmek veya uyku ilacı, ağrı kesici veya sakinleştirici gibi belli ilaçlar kullanmak alkolün etkisini artırabilir.) Kandaki alkol yoğunluğu bu durumdan etkilenmez. Kandaki alkol yoğunluğu genelde kan tahlili ile promil şeklinde ölçülür.

  Yayılma aşaması:

Bu aşamada, alkol kan dolaşımıyla bütün vücuda yayılır ve her organa ulaşır.

  Eliminasyon aşaması:

Bu aşamada, alkol vücuttan atılır. Bunun yaklaşık % 90’ı karaciğer üzerinden gerçekleşir. (Alkolün vücuttan atılması oldukça uzun sürer. Sağlıklı bir vücut, saatte ortalama 0,1 promil alkol atar. Uyumak veya ayıltıcı olarak bilinen kahve içmek, yürüyüş yapmak, temiz hava almak veya spor yapmak alkolün vücuttan atılmasında etkili olmaz.) Düşük miktarlarda alkol bile merkezi sinir sistemine etki yapar. Sürme kabiliyeti aşağıdaki faktörlerden dolayı önemli ölçüde azalır:

  Kendini zapt etme olayının ortadan kalkması.
  Yüksek ölçüde riske girme isteği
  Yüksek ölçüde riske girme isteği
  Bilgi algılama süresinin uzun olması
  Görüş açısının daralması
  Saldırganlığın artması
  Hız ve mesafenin yanlış tahmin edilmesi
  Işık hassasiyetinin artması
  Aydınlığa-karanlığa uyum kabiliyetinin sınırlanması
  Kırmızı ışığa karşı hassasiyetin zayıflaması
  Hareket koordinasyonunun zayıflaması
  Tepki verme süresinin uzaması
  Yönün-işitmenin kötüleşmesi
  Dikkatin azalması

Bu nedenlerle alkollü araç kullanma her zaman önemli ölçüde maddi zarar ve/ veya insanlara gelebilecek zararlarla sonuçlanan trafik kazalarının sebebidir.

6. Trafikte Diğerkâmlık (Karşısındakine Öncelik Verme) ve Feragat (Kendi Hakkından Vazgeçme)
a) Diğerkâmlık

Diğerkâmlık sözlük anlamı itibariyle “özgecilik” demektir. Yani başkalarının yararını da kendi yararımız kadar gözetebilmek, “önce ben” yerine “önce sen” veya “önce o” diyebilmektir.

Diğerkâmlığın kültürümüzde de İslam dininde de oldukça önemli bir yeri vardır ve hayatın her safhasında uygulanarak çok ciddi örnekler oluşturulmuştur. Birkaç olay üzerinden örnek verebiliriz. Tarihin altın sayfaları arasında yerini alan Yermük muharebesinde yaşanan bir olaya bakalım.

Huzeyfetü’l-Adevî (r.a.) anlatıyor: Savaş bittikten sonra harp meydanında amcamın oğlunu aramaya başladım. Son anlarını yaşayan yaralıların arasında biraz dolaştıktan sonra nihayet aradığımı buldum. Bitkin halde kızgın kumların üzerinde kan seli içinde yatıyordu. ‘’Su istiyor musun? ‘’diye sordum. Göz işareti ile evet diyordu. Kırbadan suyu kendisine doğru uzatırken yaralıların arasından İkrime’nin sesi duyuldu; “Su, su, ne olur, bir damla su” diye inliyordu. Amcamın oğlu Hâris, bu feryadı duyar duymaz göz işaretiyle suyu hemen İkrime’ye götürmemi istedi. Şehitlerin arasından koşa koşa İkrime’ye yetiştim ve kırbamı kendisine uzattım.

İkrime tam suyu içecekken İyas’ın iniltisi duyuldu. O da Allah rızası için su istiyordu. Bu feryadı duyan İkrime, içmekten vazgeçerek suyu İyas’a götürmemi istedi. Ben kırbayı alarak İyas’a yetiştiğim zaman son nefesini Kelime-i Şehadetle tamamladı. Derhal geri döndüm koşarak İkrime’nin yanına geldiğimde onun da şehit olduğunu gördüm. Bari amcamın oğlu Hâris’e yetiştireyim diye koşarak ona geldiğimde onun da ruhunu teslim ettiğini gördüm. Böylece savaş meydanında kalakaldım.

Tarihimizden bir örnekle devam edecek olursak Fatih Sultan Mehmed’in yaşadığı bir olaya bakalım. Fatih Sultan Mehmed fetihten önce tebdil-i kıyafetle esnafı dolaşarak rastladığı ilk dükkândan bir okka tuz, bir okka şeker ve bir okka da sabun ister. Dükkân sahibi bir okka tuzu verdikten sonra komşusunun siftah etmediğini, dolayısı ile diğerlerini oradan almasını ister. Fatih memnun bir edayla dükkândan çıkarak öbür dükkâna girer, şeker ve sabunu da ondan ister. Bakkal şekeri verdikten sonra sabunu henüz siftah etmeyen komşusundan almasını ister. O bakkal da aynı şekilde davranınca Fatih Sultan Mehmed sevinçle ‘’fethettim fethettim’’ diyerek saraya döner ve fetih hazırlıklarına başlar. “Ben bu ahlaka sahip bir milletle, değil İstanbul’u dünyayı dahi fethederim” der.

Bütün bunlar bizleri biz yapan ve toplumdaki huzurun kaynağı olan davranış ve düşünce şekilleridir. Fatih Sultan Mehmed’in de dediği gibi toplumumuz bu şekilde yaşadığı müddetçe hiçbir şey onlara zarar veremez ve birliklerini bozamaz.

b) Feragat

Feragat, kelime anlamı itibariyle “Hakkından kendi isteğiyle vazgeçme” demektir. Hukuki bir terim olarak bir kişinin tek taraflı beyanı ile meydana gelmiş ya da meydana gelebilecek bir hak ya da haklarından vazgeçmesidir.

En büyük hak olan yaşama hakkından feragat eden atalarımızı düşünün. Eğer onlar zamanında canlarını vererek bu vatanı korumasalardı şimdi ne halde olurduk? Onlar yaşama haklarından feragat ederek bizlerin vatanımızda gönül rahatlığıyla yaşamamızı sağladılar.

Böyle bir fedakârlık yapmasalardı şimdi üzerinde yaşadığımız bir vatanımız olmayacaktı. Bizlere düşen de toplumumuzu ve ülkemizi daha güzel günlere taşıyabilmek için rahatımızdan, zevklerimizden bazı isteklerimizden onların yaptığı gibi feragat etmektir.

c) Feragat ve Diğerkâmlık İlişkisi

Yukarıda da belirtildiği üzere diğerkâmlık başkasının iyiliğini kendinden daha önce düşünebilmek; feragat ise kendi hakkından vazgeçme demektir. Bu durumda bir başkası için kendi hakkından vazgeçme doğrudan diğerkâmlıkla ilişkilidir. Zira başkasının mutluluğu için bazı şeylerden feragat etmek gerekebilir.

Örneğin, iş yerinizde ofis arkadaşınız cam kenarında oturuyor siz ise kapı kenarında oturuyorsunuz. Pencereden fazla güneş ışığı geldiğinden pencere kenarı rahatsızlık verici bir yer ve arkadaşınızın da güneşe karşı alerjisi var diyelim. Sizin, arkadaşınızın sağlığını düşünerek kendi yerinizi ona vermeniz bir feragat ve diğerkâmlık örneğidir.

ç) Trafikte Feragat ve Diğerkâmlık

Feragat ve diğerkâmlık trafik ortamında yaşatıldığında hepimiz için daha yaşanılır bir ortamın oluşmasını sağlayacaktır. Böyle bir ortam hepimizin gerek fiziksel sağlığınızı gerek ruh sağlığımızı olumlu anlamda etkileyecek ve herkesin memnun olmasını sağlayacaktır.Diğerkâmlığı trafikte uyguladığımızda, insanların sürekli gerginlikler yaşadığı, strese girdiği, tehlikelerin ve kazaların olduğu bir trafik ortamından kurtulmak oldukça kolay olacaktır.

Örneğin, bir yaya olarak kendinizi düşünün. Yağmurlu bir havada yanınızdan geçen şoförlerin sizi ıslatmamak için geçişlerine dikkat etmesi trafikte diğerkâmlığa güzel bir örnektir.

Bir başka örnek verecek olursak, sürücü olduğunuzu, işlek ve dar bir caddede araç kullandığınızı ve diğer araç sürücülerinin araçlarını yol kenarlarına park edip gitmeleri nedeniyle trafiğin yavaş aktığını düşünün. Bu durum trafik ortamında birçok insanın mağdur olması ve stres yaşamasına sebep olacaktır. Oysaki yolu daraltırım düşüncesiyle hiç kimsenin aracını cadde kenarlarına park etmediğini düşünürsek kimse mağdur olmayacak ve trafikte insanlar gereksiz gerginlikler ve stresler yaşamayacaktır. Böyle düşüncelere sahip olan insanlarla yaşamak da hayatı oldukça kolaylaştıracaktır.

Kimi zaman da karşımızdaki insanların yerine kendimizi koyarak hem onlara kolaylık olsun diye hem de trafik ortamını daha yaşanılır hale getirmek için fedakârlıklar yapıp hakkımızdan feragat etmek trafik sorunumuza ciddi katkılarda bulunacaktır.

Örneğin, tali bir yoldan ana yola çıkmak için bekleyen bir araç sürücüsü olduğunuzu düşünün. Ana yoldaki sürücülerin fırsat vermemesi nedeniyle tali yoldan çıkamadığınızı ve bu yüzden arkanızda uzun araç kuyrukları oluştuğunu düşünün. Bu durumda birçok kişi mağdur olacak ve trafikte gerginlikler yaşanacaktır. Hâlbuki ana yoldaki sürücü birkaç saniyesinden feragat edip tali yoldan çıkmak isteyen sürücüye müsaade etse trafik oluşmayacak ve kimse mağdur olmayacaktır.

Başka bir örnekle düşünecek olursak yaya geçidi olmayan herhangi bir sokakta karşıdan karşıya geçmek isteyen ama akan trafik yüzünden bir türlü karşıya geçemeyen yaya düşünelim. Sizin kısacık bir vakit ayırarak durmanız ve bu kişiye yol vermeniz size ve arkanızda sizi bekleyen sürücülere bir şey kaybettirmeyecek lakin yayanın olası bir kaza yaşamasını engelleyerek hem yayayı hem de bir başka şoförü korumanızı sağlayacaktır.

Bu ve buna benzer günlük hayatımızdan birçok örnek verilebilir. Sonuç olarak trafik, büyükşehirler başta olmak üzere tüm kentlerimizde büyük ve derin bir sorundur. Stres faktörünü en çok tetikleyen ve istenmeyen olayların da yaşanmasına oldukça müsait olan böyle bir ortamda insanların birbirlerine karşı anlayışlı, tahammüllü ve saygılı olması hepimizin hayatındaki büyük bir sorunu çözüme kavuşturma noktasında çok önemli bir adım olacaktır.

d) İnsani Duygular Açısından Diğerkâmlık

İnsani değerlerin, akademik ve maddi değerlerden daha üstün olduğunun bilincine sahip olarak en büyük zenginlik olan ahlak güzelliğimizi beslemeli ve büyütmeliyiz. İnsanlık ailesinin her bireyinin kendini bu manada terbiye etmesi, çevresindekileri de bu yönde etkilemesi başlı başına bir vazifedir.

Dünyanın daha güzel bir yaşam alanı olması şüphesiz insanların elindedir ve bu güzellik ancak iyilik ile sağlanır. İyilik bulaşıcıdır ve yapıldıkça etkisi yayılır. İyi insanlar olabilmek için öncelikle ben duygusunu ortadan kaldırarak başkalarının da mutluluğunu önemsemek gerekir. Siz başkasını düşünürseniz başkaları da sizi düşünecek ve bu durumda herkes mutlu olacaktır.

Kısacası ahlaklı ve iyi insanlar olabilmenin ön koşullarından biri de fedakarlık, empati ve diğerkâmlık duygularımızı besleyerek bunları trafik ortamına aktarmaktır.

7. Trafikte Dezavantajlı ve Engelli İnsanlara Karşı Davranışlar
a) Engelli, Yaşlı, Hamile vb. Olanlara Gösterilmesi Gereken Kolaylıklar

Engelli bireyler trafikte hem yaya hem de araç sürücüsü olabilirler. Trafikte engelli bireylerin zorlanmamaları için kurallar ve kolaylıklar sağlanmıştır. Diğer yaya ve sürücülerinde bu kurallara uymaları ve engelli bireylere daha nezaketli davranmaları gerekmektedir.

Engel çeşitleri birden fazla olduğu için trafikte de bunların hepsi göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, görme engelli bireyler için kaldırımlarda mutlaka sarı çizgiler bulunmalıdır. Sarı çizgiler yıprandığında onarılmalı, çizgilerin devam eden kısımlarında ağaç vs. gibi herhangi bir engel olmamalıdır. Trafik ışıklarında sesli sinyalizasyon bulunmalıdır.

Toplu taşıma araçlarında mutlaka engelli rampası bulunmalıdır. Ayrıca yine bu araçlarda engelli bireylere ayrılan bölüm olmalıdır ve vatandaşlar o bölümü işgal etmemeli engelli bireylere kolaylık sağlamalıdırlar. Yollardaki kaldırımlarda engelli rampasının da bulunması gerekmektedir. Rampaların eğimleri engelli bireyleri zorlamamalıdır. Ayrıca engelli rampalarının önüne araç park edilmemelidir.

Yaya olarak bulunan engelli bireylere trafikte sürücüler daha nezaketli davranmalı ve bireye gereken yardım yapılmalıdır. Ayrıca engelli sürücüler için ayrılan araba park yerlerine diğer sürücülerin arabalarını park etmemeleri onların hayatlarını kolaylaştıracaktır.

b) Çocuklara Gösterilmesi Gereken Kolaylıklar

Eğitim ailede başlar, trafik eğitimi de ailede başlar. Aileler çocuklarına öncelikle trafik kurallarını öğretmeli ve bu konuda çocuklara örnek olmalıdırlar. Trafiğe çıkacak ebeveynler çocukları için araçlarında çocuk oto koltuğu bulundurmak zorundadırlar. Çocukların boy ve kilolarına uygun oto koltuğuna oturmaları gerekmektedir. Boyu 1,50 metreden kısa ve 36 kilogramın altındaki çocukların ön koltukta oturmamak şartıyla diğer koltuklarda oturmaları ve mutlaka emniyet kemeri takmaları gerekir.

Okul çağındaki çocuklar da trafikte yaya veya yolcu konumundadırlar. Bu yüzden çocukların kullanmaları için okul civarında okul geçitleri bulunmalıdır. Çocuklar için trafik eğitim parkurları kurulmalı, okulda öğrendikleri kuralları buralarda uygulamalıdırlar. Yine çocuklar için yollarda veya parklarda bisiklet yolları olmalıdır. Çocuklar güvenli bir şekilde bu yolları kullanabilmelidirler.

Çocuklar her şeyden önce trafik içinde büyümelidirler. Trafikte nasıl doğru şekilde davranılması gerektiğini öğrenebilmeleri için iyi örneklere ihtiyaçları vardır. Tüm yetişkinler bunun için büyük sorumluluğa sahiptirler. Çocuklar sadece küçük olmalarından dolayı dezavantajlara sahiptirler. Yaklaşan araçları görmekte zorlanabilirler, hızlarını doğru tahmin edebilmek ise hemen hemen imkânsızdır. Çocuklar şöyle düşünür: “arabayı gördüm”, Bundan şu sonucu çıkarırlar, araba sürücüsü de beni gördü. Fakat bu tehlikeli bir yanılgıdır. Çocuklar kendi dünyaları içinde yaşarlar. Oyun oynarlar, aniden hareket ederler ve akıllarına bir şey geldi mi tüm emniyet tedbirlerini unuturlar.

Dikkat:

 Yola arabanın önüne bir top yuvarlanırsa, derhal fren yapınız! Çocuk kesinlikle uzakta değildir.
 Kaldırımlarda oynayan çocuklar gördüğünüzde hızınızı hemen azaltınız ve fren yapma hazırlığı içerisinde olunuz. Çocukların davranışlarını yakından takip ediniz!.
 Tasması bir çocuğun elinde olan bir köpek aniden yola girebilir ve çocuğu da beraberinde sürükleyebilir veya evcil hayvan kaçar ve çocuk arkasından koşabilir.
 Trafik lambaları ve otobüs durakları çocukların sabırlarını deneyebilecekleri zor yerler arasındadır. Çocuklar, birlikte oyun oynarlar, birbirleriyle boğuşurlar ve birbirlerini iteklerler. Beklemekten sıkıldıklarında kırmızı ışıkta da yürümeye başlarlar. Bazen, gittikleri yöndeki trafik lambaları henüz yeşilden sarıya geçtiğinde hemen yola fırlayabilirler..
  Çocuklar henüz tam gelişmemiş görüş açısına sahiptir. Kenarda olan hareketleri yetişkinlere göre çok daha geç görürler.
 Tehlike kaynağının yerini hissedebilmeleri için henüz daha çok küçüktürler. Biz bir aracın nereden geldiğini duyarız. Çocuklar böyle değildir. Tehlike kaynağının yerini algılayamazlar. Bir çocuk için en güvenli yer annesinin kucağı olduğu doğru ama trafikte değil… Bir yere giderken en kısa yol değil en güvenli yol tercih edilmelidir.
 Çocukların; otobüs duraklarında, okullarda, spor merkezlerinin yakınlarında, oyun alanlarında, çocuk yuvalarında, mesken yerlerinde, çocuk oyuncaklarının olduğu yerlerde karşınıza çıkabileceği unutulmamalıdır.Ayrıca yayalara da trafikte gerekli kolaylığı sağlamamız gerekmektedir.
 Yaya; araçlarda bulunmayan, kara yolunda hareketli veya hareketsiz halde bulunan insandır. Trafik ortamında yaya olarak bulunanlara rahat hareket edebilecekleri kaldırımlar, trafik ışıkları, yaya geçitleri ve trafik ışıkları yapılması gerekir. Yayalar, karşıdan karşıya geçişlerde araçların kullandığı yola çıkmak zorunda kalabilirler. Bu durumda kurallara uymaları, kendini ve araç sürücülerini tehlikeye sokacak hareketlerden kaçınmaları gerekir. Ayrıca okul çıkışlarında yayalar için okul geçitleri bulunmalıdır.

Trafiğin ve geçişlerin yoğun ve zor olduğu yerlerde trafik polisi bulunup yaya ve araç sürücülerini yönlendirmelidir. Araç sürücüleri de trafikte yayalara öncelik tanımalıdırlar.

c) Diğer Canlılara Gösterilmesi Gereken Kolaylıklar

Trafikte insan dışında diğer canlılar da bulunabilir. Özellikle kırsal kesimlerde yollarda hayvanlar olabilir. Sürücüler hayvan çıkabilir levhasını gördüklerinde hızlarını azaltarak varsa hayvanların yoldan geçmelerini beklemelidirler.

Ayrıca hayvanlar dışında yol kenarlarında ve refüjlerde bitki ve çimenler bulunmaktadır. Yayalar kaldırımlardan yürümeli çiçek ve çimleri ezmemeli, koparıp zarar vermemelidirler.

ç) Herkesin Engelli Olabileceği Gerçeği

Engelli; doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamayan kişilerdir. 2011 TÜİK verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 5 milyon engelli var. Yani Türkiye nüfusunun yüzde 6,6’sını engelliler oluşturmaktadır. Bunun yüzde 42,8’ini erkek, yüzde 57,2’sini ise kadınlar oluşturmaktadır. Görülen o ki nüfusumuzun yadsınamayacak kadar önemli bir kısmını engelli bireyler oluşturmaktadır.

Her yıl binlerce sağlıklı insan trafikte engelli olmaktadır. Trafik kazaları fiziksel ve psikolojik birçok engeli beraberinde getirir. TÜİK verilerine göre 2016 yılında ülkemizde 1 milyon 182 bin 491 trafik kazası meydana gelmiştir. Bu kazaların 185 bin 128 tanesi ölümlü ve yaralanmalı trafik kazasıdır. Yaralanan kişi sayısının birçoğu kazadan sonra hayatına engelli olarak devam etmek zorunda kalmaktadır. Engelli bireylerin başkalarının yardımına ihtiyaç duymadan hayatlarını devam ettirmelerini sağlamak için onların önündeki engellerin kaldırılması bu kişilerin yaşam kalitelerinin yükseltilmesi anlamına gelmektedir. Onlarında bizim gibi haklarının olduğu, bu haklarını özgürce kullanabilecekleri bilinmelidir. Bilinmelidir ki kendi kendine yeten kişilerde özgüven artmaktadır. Özgüveni yüksek kişilerde toplumun mutlu bir ferdi haline gelmiş demektir.